1. Ana Sayfa
  2. Tüm Haberler

İşte Starbucks’ın Hikayesi.

İşte Starbucks’ın Hikayesi.
Ünlü Kafeterya Starbucks ın hikayesi
0

Tipik Amerikan başarı öyküsünün altında imzası bulunan Starbucks, Türkiye’de ilk kahve dünyası kapısını 2003 yılında açtı. Günümüzde ise sadece Türkiye’de 8 binden fazla şube sayısına ulaşan kahve zinciri aynı zamanda Time dergisince dünyanın en güçlü 100 şirketi arasında gösteriliyor. 




Yeşil denizkızı logosundan uzak kahverengi işareti ile logosu bulunan ilk Starbucks 30 Mart 1971 yılında açıldı. Günümüzde 65’den fazla ülkede yaklaşık 25 bin mağazası bulunan büyük bir kahve zinciri haline geldi. Kuruluşundan sonraki başarısı ticari işletmelerin hayalini süslerken, devamında açılan kahve zincirleri Starbucks’ın izinden gidiyor. Zira Starbucks artık evrensel dünyanın tanınmış yeşil deniz kızı. Seaattle ile dünyaya merhaba diyen kahve dünyası herkesin lezzet durağı haline geldi. 

Stacrbucks Kurucuları

Starbucks kurulduğunda 30 Mart 1971 yılını gösteriyordu. Açıldığında misyon kavrulmuş kahve çekirdekleri satmaktı. Ancak ilerleyen süreçte büyük bir güç haline geldi. Kuruluşunu Jerry Baldwin, Zev Siegl ve Gordon Bowker’dır. San Francisco Üniversitesinden arkadaşların bir araya topladığı kuruluşta Alfret Peet tarafından kavurma sanatında eğitim aldılar. Zira Peet Peet’s Coofee And Tea’nin kurucusudur. 

Kuruluşunun ardından merdivenleri hızla tırmanan Starbucks 1977 yılında Pike Place’deki ikinci yerine taşınmıştır. Burada asıl logosu olan penceresinde göğüslerini açıkta bırakan ve kuyruklarını açan Starbucks’ın orijinal denizkızını hala görebilirsiniz. Hatta kahve müdavimlerinin neredeyse merkezi haline gelen mağaza normal kahve ve espressodan chai tea latte ve karamelli Frappuccino’ya kadar şirketin modern menüsündeki tüm içecekleri sunmakla kalmıyor, aynı zamanda operasyonun ne kadar değiştiğine dair deneyimler sunuyor. 

İlk Mağazası Kahve Severlerin Uğrak Adresi

Orijinal Starbucks şubesini ziyaret edenler kendilerini küçük binanın kapısının ötesine uzanan bir sıranın arkasında bulmaktadır. Buraya girdiklerinde ise kahve içerken Baldwin, Siegl ve Bowker’ın amaçladığı gibi, oturup oyalanacak hiçbir yer bulamamaktadırlar. Zira Starbucks’ı taze demlenmiş kahve içmek için değil, taze kavrulmuş fasulye satın almak için kurdular. 1970’lerin Seattle’ının evde kahve yapan meraklıları bu kahvelere bayıldı. 

Starbucks’a duyulan ilgi ve satışlardan Etkilenen Schultz, 1982’de Starbucks’a pazarlama müdürü olarak katıldı. Sonrasında Milano’ya yaptığı bir satın alma gezisinde, şirketin kaderini değiştirecek kültürel genişleme hayaline uzandı. 

Starbucks’un Dünyaya Açılması

Starbucks’ın kurucularını, kahve yerleri kadar yeni bir konseptin Seattle’da yaşayabilirliğine ikna edemeyen Schultz, 1985’te bu şirketten ayrıldı. Ertesi yıl, Milan’ın gazetelerinden birinin adını taşıyan “Il Giornale” adlı kendi kahve barını açtı. Bundan iki yıl sonra, Starbucks’ı doğrudan satın almak için yeterli yatırımcı buldu. Bu yatırın onu önce Seattle, sonra ABD ve sonrasında da diğer dünya ülkelerine taşıdı. 

Pike Place şubesinin düzeni ve dekoru, büyük ölçüde Starbucks’ın 1971’de ilk piyasaya sürüldüğü zamanki gibidir.

Starbucks’ın en büyük genişleme dönemi 1990’ların başında başladı. ABD ile İngiltere’de para kaybettiren şubeler açtıktan sonra, 1991’de karlı bir şekilde Kaliforniya’ya taşındı. Sonraki yıl borsada ilk halka arzını yaptı. Starbucks, bu on yıl boyunca ve sonraki yılların çoğunda durdurulamaz hale geldi. 2007’ye kadar her gün ortalama iki yeni şube açtı. Ancak giderek küreselleşen şirketin kaderi, küresel ekonominin kaderini yansıtmaya başladı. Böylelikle ertesi yıl Starbucks’ın yüzlerce lokasyonu kehve mağazalarını kapattığını gördü. 

Büyük Durgunluk kendi rolünü oynadı, ancak Starbucks da kendi yolunu kaybetmişti. B gerçeği Schultz’un kendisinden daha kolay kimse kabul etmedi. 2000 yılında CEO olarak görevinden geri adım attıktan sonra, şirketin sorunlarını teşhis eden bir not yazdı. Bu not hızla medyaya sızdı. Bunlar arasında, eskilerin “romantizm ve tiyatrosu”ndan uzak, hızlı otomatik espresso makinelerinin benimsenmesi ve “artık geçmişin ruhuna sahip olmayan ve bir mahallenin sıcak hissine karşı bir mağazalar zincirini yansıtan” kolayca kopyalanabilen mağaza tasarımları yer aldı.

Artık pek çok sokak köşesinde bir Starbucks varmış gibi göründüğüne göre, uluslararası zincir gerçekten insanların bağlantı kurduğu “köşedeki yer” haline geldi. 

Zamanla Starbucks, küçük orijinal mağazasının ötesine geçip kendini Amerikan şehirlerinin dokusuna ördüğünde, halkı, gerçekten üçüncü yerler olarak işlev gören daha gerçek yerel kahve dükkanlarının sonraki dalgaları için hazırladı. Bu küçük oyuncular, Starbucks’ı haksız avantajını kötüye kullanmakla, şehir planlama düzenlemelerini görmezden gelmekle, piyasayı birinci sınıf gayrimenkullerde zarar eden mağazalarla doyurmakla ve avukatlarını en ufak bir ticari marka ihlali ipucuna bile sokmakla suçladı. Ancak Starbucks bu misyonunu diğer ülkelerde de aynı şekilde sürdürdü. 

Yorum Yap